TBMM Genel Konseyi’nda, HDP’nin, bayan cinayetlerindeki cezasızlık siyasetlerinin yol açtığı adaletsizliğin araştırılması için verdiği önergenin görüşülmesi önerisi ele alındı.
HDP Kümesi ismine kelam alan Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç, “Savaşın, çatışmaların ve militarizmin gelişkin olduğu bölgelerde bayana yönelik üniformalıların şiddetinin dünya tarihine baktığımızda çok sayıda örneğini elbette biliyoruz; işte Türkiye’de de bunun özgün bir durumunu görüyoruz. Kürt bayanlarına dönük olarak bu özel harp siyasetinin nedeni Kürt halkının verdiği uğraşa boyun eğdirmektir” diye konuştu.
Buna itiraz eden MHP Küme Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül, Oruç’a şöyle cevap verdi:
- Türkiye’de şayet Kürt kökenli kardeşlerimizin, kızlarımızın, bacılarımızın, bayanlarımızın hukuku gözetilecekse herhâlde bunu gözetmek PKK’ya yahut HDP’ye kalmış bir durum değildir…Dağda terör örgütü üyelerinin, mensuplarının bayanlara, kızlara, küçük çocuklara nasıl cinsel taciz ve akınlarda bulunduğu gerçeği ortadayken yani Kürt kızlarına, Kürt çocuklarına bu biçimde cinsel taarruzlarda bulunulurken bunlara dair sesini çıkartamayanlar bugün ‘sistematik bir siyaset var’ deyip de Türk devletine ve güvenlik güçlerimize iftira atmakla meşguller. Bunu biz yer miyiz? Bunu biz yemeyiz! Geçin onları kardeşim; geçin onları, geçin onları! Türkiye’de Kürt kökenli kardeşlerimize bir taarruz varsa, bir düşmanlık varsa bunun ağababası PKK terör örgütüdür. Bu, aşağılık bir iftiradır. Bunu kabul etmek mutlaka mümkün değildir. Herkes kendi haddini bilsin.
HDP sıralarından “Sen haddini bil” diye laf atılması üzerine Bülbül, “Sizler düşmanlık tohumları serpiyorsunuz. Ne demek Kürt kızlarına ne demek Kürt bayanlarına güvenlik güçlerinin bilhassa siyaset dâhilinde saldırdığını söz etmek” diye konuştu.
Oruç ve Bülbül ortasındaki tartışma HDP ve MHP milletvekilleri ortasında karşılıklı tartışmalarla devam etti. Genel Kurul’da karşılıklı konuşmalar şöyle devam etti:
HDP’li Oruç: Yeseniz de yemeseniz de gerçeklik bu. Sistematik bir formda… Kürt bayanlarının, Kürt halkının yaşadığı bölgede uyuşturucu çete örgütlemesi kolluk kuvveti tarafından gerçekleştiriliyor.
MHP’li Bülbül: Sistematikliği, politikayı ispat edeceksiniz. İspat edemeyen müfteridir. Dünyanın tanıdığı en büyük narkoterör örgütü PKK’dır.
Oruç: Bugün Musa Orhan için ‘tecavüzcüdür’ dediğinden ötürü, ‘tecavüzcüye ‘tecavüzcü’ denir’ dediğinden ötürü Ezgi Mola’ya sizin güdümünüzdeki yargı ceza verdi. Bunun sistematik olduğunun en kıymetli ispatlarından biri de yargının bu çeşit insanlara, üniformalı tecavüzcü erkeklere cezasızlık siyaseti uygulamasıdır.
Bülbül: İspat et. Güdümünü ispat et. Benim güdümümdeymiş! Sen devlet siyasetini ispat et.
YETERLİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş: Haydi oradan. Palavra söylüyorsun, iftira atıyorsun Türk ordusuna, haydi oradan! Hadsiz. En büyük tecavüzcü PKK’lılardır, en büyük ihanet PKK’lılardır.
HDP Küme Başkanvekili ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş: Buradaki tartışmada birilerinin yarası var ve gocunuyorlar. Hakikaten insanın yarası olunca bu türlü gocunur, bağırır, çağırır. Hata örgütleriyle, hata işleyenlerle aşikâr ki direkt bir münasebetleri var ki çıkmış, o kadar düzgün, somut bilgilere dayalı, mahkeme kayıtlarına dayalı bilgilere aşağılıkça iftira ediyor. Ya, hangisine yanıt verdiniz Sayın Bülbül, burada isim sayıyoruz, tekrar sayayım.
Bülbül: Tez sahibi sizsiniz, ispat edeceksiniz
Beştaş: Musa Orhan, benim vekili olduğum vilayette uzman çavuş, bir bayanı katletti, tecavüz etti ve ceza aldı. Sizinle bağı nedir? Mahkeme ispat etti, benim ispat etmeme gerek yok. Yeniden Van’ın Gürpınar ilçesinde korucu Tekin Gülaçtı, zihinsel engelli 2 çocuk, 3 kardeşe cinsel istismarda bulundu ya; yargılama devam ediyor.
Bülbül: Siyaset olduğunu ispat et… Burada söz edilmesi gereken konular aşikâr, bu samimiyet sorunu Türkiye’de çözülmediği sürece bizim ara almamız mümkün değil yani bayandan, çocuktan, demokrasiden, insan haklarından bahsedip bunları anlatırken Türkiye’de kırk yıldan beri kanayan bir yarayı âdeta gözlerini kapatmış, kulaklarını, ağızlarını kapatmış, lisanları lal olmuş biçimde, hiçbir halde anmadan, bahsetmeden Türkiye’de yaşananları yorumlamaya çalışmak, buna dair siyaset üretme çabası içerisinde olmak içtenlikle -en hafif tabirle- en ufak bir noktada bağdaşmaz…Dağa küçük yaşta çocukları kaçıranlar, o bayanlara bağlarda tecavüz edenler, onların ağababaları bu partinin milletvekilini listesini yapan terör örgütüdür.
Bülbül’ün kelamları üzerine HDP milletvekilleri reaksiyon gösterdi. TBMM Başkanvekili Celal Adan birleşime 10 dakika verdi. Lakin gerginlik yeni oturumda da sürdü.
“TECAVÜZ, İSTİSMAR VE CİNAYETLERDEN KELAM EDİYORUZ. BUNLARIN TEKİNE KARŞILIK ALMADIK”
Kelam alan Beştaş, “Biz ortada bir tecavüz, istismar ve cinayetlerden kelam ediyoruz. Bunların tekine cevap almadık. Biz HDP’yiz, Halkların Demokratik Partisiyiz. Tecavüzlerle, istismarlarla, cinayetlerle tek bir bağımız varsa çıksınlar, anlatsınlar. Alnımız açık, başımız diktir bu bahiste. Bu nedenle bütün bu makûs kelamları sahibine iade ediyorum” diye konuştu.
“KADINA BU BİÇİMDE HÜCUMDA, CİNSEL TACİZDE, TECAVÜZDE BULUNANLARIN ALLAH BELASINI VERSİN”
Bülbül ise, “Kadına bu formda atakta, cinsel tacizde, tecavüzde bulunanların Allah belasını versin. Bunun mevkisi, makamı, memuriyeti ne olursa olsun Allah belasını versin. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kanunları, mevzuatı yeterince en ağır biçimde cezalandırılsın…Cezayı tabanına kadar, sonuna kadar ceza alsın ancak ‘bunu devlet yapıyor’ dediğimiz vakit ortaya apayrı görüntüler çıkar, apayrı sıkıntılar çıkar ve bu çok ağır bir yüktür, bunu kimse taşıyamaz” diye konuştu.
Bunun üzerine Beştaş, “Kayıtlara geçsin, tek cümle: Bunun devlet siyaseti olmasının tek ispatı var; cezasızlık siyaseti. Allah, Musa Orhan’ın belasını versin mi? Niçin tutuklanmadı” diye sordu?
Tartışmanın akabinde Genel Kurul’daki görüşmelere devam edildi.