İşte kent merkezi değilse de yakın etrafı tarih hazinesi olan, iç ve dış göçlerle kozmopolit yapıya bürünmüş, çeşitli ırkların ve gelir kümelerinin iç içe yaşadığı, nüfusu baş döndürücü süratle artan bir kentin belediye lideri Vahap Seçer. Mersin Büyükşehir Belediye Lideri Seçer ile kentin dünü, bugünü ve yarınını konuştuk.
– Kuşku yok ki nüfus arttıkça iş yükünüz daha da ağırlaşıyor Sayın Lider. Vazifenizi layıkıyla yerine getirebilmek için nasıl bir yol izliyorsunuz?
Mersin sosyoekonomik olarak çok farklı bir kent. Gelir seviyesi olarak aşağıdakiler var, üsttekiler var. Gelir dağılımında çok büyük adaletsizlik gözleniyor. Bir tarafta önemli manada geliri olan bir kesim, başka tarafta, tabiri caizse, ekmeği bulamayan bir kesim. Bu nedenle toplumsal siyaset öncelikli bir başlık üzerinde çalıştık ve uygulamaya koyduk. Ayrıyeten kentimiz bilhassa genç işsiz oranında Türkiye ortalamasının bir tık gerisinde. Onlar için ne yapabiliriz diye düşündük. Kimi projeksiyonlar ortaya çıktı. Süratle çözmeye çalışıyoruz. 80’li yıllardan itibaren iç göçün tesiriyle, 2011’den itibaren de dış göçle olağandışı bir nüfus artışı yaşadı Mersin.
– Şu anda nüfus ne kadar?
Bizdeki datalar yerli nüfusun 1 milyon 891 bin 145, kayıtlı sığınmacı sayısının da 243 bin 411 olduğunu ortaya koyuyor. 150 bin kadar da kayıt dışı sığınmacı olduğunu varsayım ediyoruz.
– Akıl alacak üzere değil. Bu durum yapısal problemlere da yol açıyordur.
Hem de nasıl! Öncelikle muazzam bir çarpık kentleşme kelam konusu. Bu insanları daima bir yerlere taşıyacaksınız. Bunun için geniş bulvarlar açacaksınız, toplu taşımayı, trafiği düzenleyeceksiniz.
– Metro çalışmanız ne durumda?
İnşaat devam ediyor. Kredi de sağladık. Fakat 10 aydır Ankara’dan bir tek imza bekliyoruz.”
– Bu sorunu ne yazık ki tüm muhalif belediyeler yaşıyor. Mersin’de uğradığım her etrafta sizin ayrımcılık yaptığınız konuşuluyor. Bayanlar konusunda ayrımcılık yaptığınız.
Doğrudur. Bu da toplumsal siyasetlere öncelik vermemizden kaynaklanıyor. Hani az evvel aşağıdakiler diye bir tabir kullandım ya. İşte ben bu aşağı gelir seviyesindeki anne adayına ya da eğitim çağına gelmiş çocuğuna süt vermeyeyim mi? Üç buçuk liraya üç kap yemek vermeyeyim mi?
– Uygun lakin Sayın Lider, madem o kadar ucuza yemek verecek imkanınız var, hiç almasanız olmaz mı?
“Olur lakin hiç şık olmaz. Yemek sırasına girdiğinde bahis komşunun görmesinden incinebilir. Ancak para verdiği vakit, bedelini ödediğinden içi rahattır.
– Size gelmeden evvel Mersin Milletlerarası Limanı’nın yöneticileriyle görüştük. Mevcut rıhtımı 380 metre uzatmak için bakanlıktan müsaade aldıklarını lakin sizin, estetik tasasıyla yasal yollara başvurarak inşaatın başlamasını durdurduğunuzu söylediler. Bunun nedeni, kıyısı kaplayan Atatürk Parkı’nda görünüm kirliliği yaratacak olması mı?
Estetik konusu uzmanlar düzeyinde tartışılabilir. Asıl sorun şu: Liman alanının doğusunda bir ana konteyner limanı projesi var. Şahsen bunun fayda sağlayacağından kuşku duymuyorum. Kuşku duyduğum mevzu, rıhtım uzatılırsa, hükümetin, ana konteyner limanından vazgeçme ihtimali. Kâfi kapasitede bir rıhtım varken neden bir limana daha muhtaçlık olsun fikri ortaya çıkabilir.
– Sizden evvelki lider Burhanettin Kocamaz’la ilgili olarak seçimden evvel kimi şikâyetleriniz vardı. Artık deniliyor ki, CHP ile UYGUN Parti’nin ilgileri düzgün gidiyor diye Vahap Seçer davadan vaz mı geçti?
Bırakın öteki partiyi, kendi partimden bile olsa, kuşku duyduğum icraata karşı elimden geleni yaparım. Bunu söyleyenler bilsinler ki yargıya intikal etmiş evraklar var. Daha açık konuşayım: Biz babamız olsa affetmeyiz.
“TEMEL MUHTAÇLIKLARI ÇÖZEREK BAŞLADIK”
– Pandemi birinci periyodunda Mersin’e ani bir darbe vurdu. Ama kısa vakitte geriledi. Bunda rolünüz oldu mu?
Çok kıymetli bir noktaya değindiniz. Herkeste o denli bir izlenim oluştu ki, yoksa Mersin pandeminin geleceğini biliyor muydu diye kuşkulandılar. Zira temel gereksinimleri çözerek başlamıştık işe. Ucuz yemekten yararlanamayan yaşlı ya da engellilerin konutuna kadar ulaştık. Yalnızca beslenme konusunda da değil. Bakıma ihtiyaç duyanlara vazifeli gönderdik. Meskenlerinin temizlenmesi, arıtılması, dezenfekte edilmesi gerekiyorsa bunu birincil vazifemiz addettik. Bu nedenledir ki salgın gerilemeye başladı, kısa müddette de minimuma düştü.
“NASIL GÖLGE DÜŞÜREBİLİR?”
Mersin isminin nereden geldiğini merak edenler, en kestirme yol olan arama motoruna başvurduklarında, birbiriyle çelişik pek çok tezle karşılaşırlar. Hangisi gerçektir bilemem. Ancak bana, mersin bitkisinin yörede bol olması sonucu kentin bu ismi aldığı görüşü mantıklı gelir. Milanolu dostum Stefano Fabbretti’nin, tanıştığımız yıl söylediği bir kelam de bunu takviyeler. Londra’da 1987 yılındaki birinci karşılaşmamızda nereli olduğumu sordu. “Küçük bir yer, bilmezsin. Fakat Adana var ya, oraya komşu” karşılığını verdim. “Yine de söyle” diye üsteleyince, “Mersin” dedim. Adamın dünyaya hükmetmiş Roma İmparatorluğu’nun göbeğinde yaşadığını, üstelik tarih kumkuması olduğunu şimdi bilmiyordum. Aşağıdaki kelamı, baba ocağımın isminin, reçelini bile yaptığımız bitki mersinden geldiğine ait inancımı pekiştirdi: “Yahu mersina desene şuna…”
O denli ya hangi sav, Anadolu’ya 15 asırdan fazla hükmetmiş bir imparatorluğun tarihçilerinin saptamasına gölge düşürebilirdi ki…