CHP önderi, bugün İstanbul’da, Türk Teşebbüs ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) düzenlediği Ortak Akıl Platformu Başkanlar Buluşması Toplantısı’nın açılışında konuştu.
Türkiye’nin önünde duran beş temel sorunu olduğu belirten Kılıçdaroğlu, “Bütün bu problemlerin üstünde yani beş temel sorun üstünde temel bir sorun var, idare sorunu… Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Kim yönetiyor Türkiye’yi, kimler yönetiyor Türkiye’yi… Devlet akılla, bilgiyle, birikimle, adaletle yönetilir. Devlet liyakatle yönetilir, bir devleti bir kişi teslim edemezsiniz” diye konuştu.
TÜRKONFED tarafından düzenlenen Ortak Akıl Platformu Başkanlar Buluşması Toplantısı’nda İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu da bir konuşma yaptı.
İmamoğlu şunları söyledi:
- Türkiye’nin en büyük iş dünyası örgütlerinden birisi, bütün sorumluluk alanlarının hissedilmesi ve bu noktada ortak akılla bir çalışma tabanı oluşturulması, siyasal kurumlarla azamî diyalog kurarak sürecin bir sorumluluk paydaşı olma teşebbüsü değerlidir, kıymetlidir ve zorunludur. İstanbul Büyükşehir Belediye olarak iş dünyasıyla aktif ve kapsamlı bir tesir platformu kurduk. Aktüel sıkıntıları çözdüğümüz üzere hem endüstrinin, ticari hayatın geleceğe dair İstanbul’daki vizyonunu birlikte kurmayı ve birlikte olgunlaştırmayı yürütüyoruz. Biz bu çalışmaları artırarak devam etmesini diliyoruz, bu bağlantının İstanbul’a âlâ geleceğinin farkındayız. Daha evvel ferdî hünerlerle sürdürülen bağ idaresini kurumsal ve tarifli, denetlenebilen ve o raporlar üzerinden de kent siyasetlerini oluşturan bir metodolojiyi ortaya koyuyoruz. İktisadın bu güç günlerinde TÜRKONFED’in emeklerini takdirle karşılıyoruz.
“TÜRKİYE’NİN 5 TEMEL SORUNU VAR”
Kılıçdaroğlu ise şunları söyledi:
- Türkiye’nin 5 temel sorunu var, bu mevzuda bir mutabakatımız lazım. 5 temel sorunun biz ‘İkinci Yüzyıla Çağrı’ beyannamemizde açıkladık. Birincisi demokrasi, demokrasinin olmadığı yerde büyüme, fikir özgürlüğü olmuyor daha da kıymetlisi can ve mal güvenliği olmuyor zira yargı bağımsız değil. Hakkınızı arayamıyorsunuz. Evvel demokrasi dediğimiz şeyi inşa etmemiz lazım. Herkesin fikrine, kimliğine, inancına, hayat biçimine hürmet duyacağımız bir Türkiye’yi inşa etmemiz lazım.
- İkincisi ekonomi… Demokrasi olmayınca ve her şey şahsileşince iktisatta önemli meseleler çıkıyor, ortaya. Bugün iktisadın nereye gittiğini herhalde ben değil, en güzel siz biliyorsunuz. Biz yalnızca izliyoruz. Ancak siz izlemenin ötesinde fiilen yaşıyorsunuz. Yaşadığınız için de kaygılarınız var, bu tasaların giderilmesini istiyorsunuz.
“DIŞ SİYASETTE TÜRKİYE TABAN KAYBEDEN, PRESTİJ KAYBEDEN BİR ÜLKE HALİNE GELDİ”
- Üçüncüsü dış siyaset. Hayatımda rüşvet alan bir kişinin büyükelçi tayin edildiği bir ülke hiç duymadım, biz hariç. Bilgisi, hüneri, yeteneği olmayan insanların büyükelçi olarak atandıklarını görüyoruz. Dışişleri Bakanlığı’nın bu kadar devre dışı bırakıldığı bir süreci de hiç yaşamadım. Bu birebir vakitte devlette liyakat sisteminin tümüyle çökmüş olması demektir. Eğitimli insanların hor görüldüğü, bir manada aşağılandığı bir süreci yaşadık. Dış siyasette Türkiye taban kaybeden, prestij kaybeden bir ülke haline geldi.
“ÜNİVERSİTE BİLGİ ÜRETEMEZSE SİZLER KATMA BEDELİ YÜKSEK ESERİ NASIL ÜRETECEKSİNİZ?”
- Üçüncü meselemiz, temel bir sıkıntıdır, eğitim sorunu. Üniversitelerin bilgi üretemez noktaya geldiğini görüyoruz. Üniversite bilgi üretemezse sizler katma kıymeti yüksek eseri nasıl üreteceksiniz? Farklı düşündü diye bir üniversite hocasının üniversiteden atılmasını, biz darbe devirlerinde gördük, artık yaşıyoruz bunları. Halbuki üniversiteler her türlü niyetin muhalif fikirler dahil özgürce tartışıldığı yerlerdir. Üniversiteyi niyet özgürlüğünün yok edildiği bir yer olarak düşünürseniz zati orası üniversite değildir.
“TOPLUMSAL BARIŞIMIZI SAĞLAMAK ZORUNDAYIZ”
- Beşincisi toplumsal barışımız, toplumsal barışımızı sağlamak zorundayız. O denli bir noktaya geldik ki komşumuzun kimliğini, inancını, hayat usulünü sorgular hale geldik. Buradan da Türkiye’nin çıkması lazım. Bu beş sorunu aşacağız, öteki seçeneğimiz yok.
“DİJİTAL ÇAĞI KAÇIRIRSA OSMANLI’NIN SANAYİ DEVRİMİ’Nİ KAÇIRDIĞI ÜZERE FARKLI BİR YERE TÜRKİYE SÜRÜKLENEBİLİR”
- Dünya, değişiyor. Bu değişimin herhalde en çok siz farkındasınız. Ancak siyaset kurumunun bu değişimden haberi yok. Üstelik o denli süratli değişiyor ki şayet bu değişime Türkiye, ayak uyduramazsa dijital çağı kaçırırsa Osmanlı’nın Sanayi Devrimi’ni kaçırdığı üzere farklı bir yere Türkiye sürüklenebilir. Bunun kaygısını tek tek hepinizin taşıdığına inanıyorum. Bizler de o kaygıyı taşıyoruz. Zira sonuçta bu ülkede bizler kendi bölgemizde de dünyada da saygınlığı olan bir devlet haline gelmek istiyoruz. İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı Türk üniversitelerini geçiyorsa, oturup düşünmemiz lazım.
“DEVLETİNİN BÜROKRASİYLE BAŞLAYIP TAHRİP EDİLDİĞİ BİR SÜRECİN İÇİNE GİRİYORUZ”
- Türkiye Cumhuriyeti devletinin bürokrasiyle başlayıp tahrip edildiği bir sürecin içine giriyoruz. Önümüzdeki seçimlerde Türkiye’nin tekrar inşası kelam konusu. Kimi temel kurumların tümüyle yok edildiği, içinin boşaltıldığı, yetenekli insanların devre dışı bırakıldığını farklı düşünen insanların bir manada ötekileştirildiğini görüyoruz. Buradan Türkiye’nin çıkması lazım.
“DEVLET LİYAKATLE YÖNETİLİR, BİR DEVLETİ BİR KİŞİ TESLİM EDEMEZSİNİZ”
- Bütün bu meselelerin üstünde yani beş temel sorun üstünde temel bir sorun var, idare sorunu… Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Kim yönetiyor Türkiye’yi? Kimler yönetiyor Türkiye’yi? Devlet akılla, bilgiyle, birikimle, adaletle yönetilir. Devlet liyakatle yönetilir, bir devleti bir bireye teslim edemezsiniz. İşi uzmanına vermezseniz, o işte hiçbir bilgisi, mahareti olmayan insanı oraya koyarsanız; yani isimlendirmek gerekirse bankaya güreşçiyi atarsanız olmaz. Merkez Bankası’na arkeolog atarsanız olmaz. Devlet dediğiniz alan liyakatin olmazsa olmaz olduğu bir alandır. Sorunu aşacağız.
“ARTIK SAĞCIYDI, SOLCUYDU, ORTACIYDI FALAN YOK PROBLEM TÜRKİYE MESELESİ”
- Artık sağcıydı, solcuydu, ortacıydı falan yok. Problem Türkiye problemi. Problem bir partinin sıkıntısı olmaktan çıkmıştır. Sorun bir partinin problemi değildir. Sıkıntı; 100 yılda inşa ettiğimiz Cumhuriyeti, ikinci yüzyılda demokrasiyle taçlandırma sıkıntısıdır. Bir yüzyılda ağır bedeller ödedik. Başbakanlar idam edildi bu ülkede, bakanlar idam edildi. Gencecik çocuklar idam edildi, bunları aşma vaktidir.
“TEK İSTEĞİM SAKIN OLA Kİ ÜMİTSİZLİĞE KAPILMAYIN”
- Kinden, öfkeden, intikam hislerinden uzak durarak ve belirli bir amaca büyümeye, kalkınmaya odaklanarak… Dayanılmaz bir gücümüz var, dayanılmaz ama… Bu güç şayet kalkınmaya odaklanırsa emin olun inanılmaz büyük başarılara imza atarız.
- Tek isteğim sakın ola ki ümitsizliğe kapılmayın. Türkiye çok hoş bir ülke, sizler bu türlü bir masanın etrafında toplanıp ülkenin geleceğini düşünüyorsanız bu sizin için kıymetli olduğu kadar siyaset kurumu için çok daha kıymetlidir. O denli anlaşılıyor ki bu sorunu bir arada çözeceğiz. Sorunu çözmeyi cesaretlendireceksiniz. Sorunu çözmek isteyen kişiyi cesaretlendirirseniz emin olun bütün sıkıntılar çözülür, üstelik kısa müddette.
- Rahat bir nefes alınan iş dünyasını düşünün. Muvaffakiyetlerinin takdir edildiği bir iş dünyasını düşünün. Dünyanın her tarafında kelamı geçen bir iş dünyasını düşünün. Büyük başarılara imza atan bir iş dünyasını düşünün. Bu sizin olduğu kadar bizim için de gurur verici bir iş dünyası fotoğrafı olacaktır.
“ARTIK ÜMİTSİZLİĞİ ORTADAN KALDIRMANIN VAKTİ GELDİ”
- Avrupa Birliği süreci… Az evvel bir toplantıdaydım Maltepe Belediyesi, Avrupa süreci ile ilgili bir toplantı yapıyor. Avrupa Birliği’nin tam üye olsun olmasın bu tartışmalardan bağımsız olarak, bizim Avrupa Birliği’nin öngördüğü bütün demokratik standartları ülkemize getirme yükümlülüğümüz var.
- Alın yahut almayın. Bu ülkenin insanı, üçüncü sınıf demokrasiye layık değil. Biz birinci sınıf demokrasi işitiyoruz, bir arada yaşamak istiyoruz, birlikte tartışmak istiyoruz. Tasada ve kıvançta birlikte olmak istiyoruz. Bunu sağlayabilir miyiz, evet sağlayabiliriz. Güçlü bir coğrafyamız, güçlü bir kültürümüz var, çok varlıklı geleneklerimiz var. Emin olun dayanılmaz marifetlere imza atan bilim insanlarımız var. Ancak bunlar biraz köşeye atılmış, ümitsizlik içinde; bir şeyler arıyorlar. Artık ümitsizliği ortadan kaldırmanın vakti geldi. Bir arada, birlikte problemleri çözeceğiz.
“BU SEYAHATTE HERKESİN KEYİFLİ OLDUĞU BİR TÜRKİYE VARDIR, BU TÜRLÜ BİR TÜRKİYE İNŞA ETMEYE KARARLIYIZ”
- Ben daima şunu söylerim. ‘Bize katılın’ diye, evet tekrar burada da tekrar edeyim. ‘Bize katılın’, bu seyahat hoş bir seyahat olacaktır. Bu seyahatin sonunda demokrasi vardır, üretim vardır, yargı bağımsızlığı vardır, birlikte yaşama vardır; herkesin kimliğine, inancına, ömür usulüne hürmet vardır. Bu seyahatte herkesin keyifli olduğu bir Türkiye vardır, bu türlü bir Türkiye inşa etmeye kararlıyız.