Gazetemiz müellifi Tuncay Mollaveisoğlu, İstanbul Havalimanı’nda eski Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Erdal İnönü’nün eşi Sevinç İnönü’ye yapılan ayıbı yazdı.
Mollaveisoğlu, “Devletin VIP kapıları hırsızlara açık, İnönü soyadına kapalı!” başlıklı yazısında anlattığına nazaran Sevinç İnönü, İstanbul Havalimanı’nın VIP uçuşuna alınmadı. Kapıda “Buradan uçamazsınız” diyenlere “Ne değişti?” diye soran İnönü’ye, “Eşiniz öldü” diye karşılık verildi.
Yazının devamı şöyle:
“15 yıl evvel hayatını yitirmişti Erdal İnönü.
Görevlinin “Eşiniz öldü, o nedenle buradan uçamazsınız” karşılığına, “Turgut Özal da vefat etti, Mesut Yılmaz da… eşleri bu haktan yararlanıyor” cevabını veren Sevinç İnönü, bu sefer de “Listeden isminiz çıkarıldı” cevabını aldı.
***
Sevinç İnönü, bu hususun gündem olmasını istemedi lakin ben bir zihniyetin, bir hesaplaşmanın açık göstergesi olarak yazmak istedim.
AKP iktidarı boyunca havaalanlarının VIP kısmından uyuşturucu kaçakçıları geçti… Kara para aklayan Zarrap’lar geçti… Vergi kaçıranlar geçti… Devleti soyanlar geçti… Saray’ın kelamda sanatkarları geçti… Vatan hainleri geçti… Fakat bu ülkenin kurucu takımının soyadına VIP yasak o denli mi?!
Geçiş hakkı olduğu halde İnönü soyadına havaalanını kapatan zihniyet, iktidarı boyunca karşıdevrimi ülkenin tüm kurumlarına sızdırdı… O sızıntılar iktidar ile çıkar çatışması yaşayınca 15 Temmuz’da darbeye kalkıştılar.
Şimdi tekrar cemaat başkanlarına, cemaat şakirtlerine, aklını pirine emanet edenlere devletin VIP kapıları sonuna kadar açıldı… Cumhuriyet ihtilallerinin sembol isimlerine kapılar kapalı o denli mi?!
***
İnönü soyadı ile savaş yeni değil… Cumhuriyetin kurucu ideolojisi ile tam bağımsızlık, çağdaşlık, uygarlık bedelleri ile arbedeli din tüccarları, günümüz taliban anlayışı, iktidar olduğu günden bu yana açık ve örtülü öç alma siyasetini sürdürüyor.
Çanakkale’den, Kurtuluş Savaşı’na… Yeni, uydurulmuş, emperyalizmin çerçevesini çizdiği bir tarih yazmak…
“Keşke Yunan galip gelseydi” diyenlerin yazmaya çalıştığı bir Cumhuriyet tarihinden kelam ediyorum!
***
20 yıldır iktidar kesintisiz olarak ellerinde… Başaramadılar…
Devletin VIP kapılarında saltanat hayatı yaşayanları halk, birinci seçimde Meclis’in kapısının önüne koyacak.
Yandaşlar uyandı! Ege’deki adalarımız işgal altında!
Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli kurmay Albay Ümit Yalım yıllardır uyarıyor…
“Türkiye’ye ilişkin adalarımız Yunanistan’ın açık işgali altında” diyor…
***
Yunan asker dikti, kilise yaptı, papaz gönderdi…
Otel yaptı turistik sefer başlattı…
Türk adaları üzerinde 13 adet askeri üs kurdu…
Ege, Yunanistan’ın bir iç denizi haline dönüştü…
Ümit Yalım dokümanları ile kamuoyunu uyardı, bizler köşelerimize, haber sayfalarımıza, tv programlarımıza taşıdık…
***
2017 yılında avukat Kadir Kartal bir küme yurtsever ile tekne tuttu ve işgal altındaki Koyun Adası’na gitti. Ben de o gemide aksiyonu takip ettim.
Kartal:
“Kamuoyunun dikkatini çekmek, hükümetimizi, işgal karşısında misyonunu yerine getirmeye davet etmek için Ege Denizi’nde, Koyun Adası açıklarında bir ortaya geldik. Dikkatinizi çekerim, Kıbrıs büyüklüğündeki toprağımızı Yunanistan’a bıraktık!” dedi.
AKP’den çıt çıkmadı…
***
2004 yılında başlayıp adım adım ilerleyen işgal, Türkiye’nin egemenlik haklarının tüm dünyanın gözü önünde ihlal edilmesi ile son buldu.
Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta düzenlenen Efes 2022 tatbikatında, “Türkiye, Ege’deki haklarından vazgeçmeyeceği üzere adaların silahlandırılması konusunda milletlerarası mutabakatların kendisine tanıdığı yetkileri gerektiğinde kullanmaktan da geri durmayacaktır” dedi.
Yandaş medya o gün bugündür yazıyor, tartışıyor…
Ne oldu da yıllardır süren suskunluk bozuldu?
***
AKP’nin iktidarda kalabilmesi mucizelere bağlı… Kopan seçmenleri milliyetçi telaffuzlarla tekrar bağlayacak bir kıssaya gereksinimi var…
Güvenlik tasası yaratacak bir öykü…
İktidarın, seçim öncesi Ege’deki işgali “keşfetmiş olması” tesadüf mü?
***
BAZEN BİR CÜMLE…
CHP başkanı Kılıçdaroğlu’nun gözleri doldu dün yaptığı konuşmada…
Sadi Şirazi’nin kelamını hatırlattı:
“Dünyanın bütün ırmakları, adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez…”