Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Günay, HDP’ye dönük kapatma davasına dönük iddianamenin Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iade edilmesine dair konuştu.
Günay, iddianamenin yöntemden incelenerek iade edildiğini belirterek, “AYM’nin belgeyi incelemesi için atadığı raportör, partimize dönük kapatma davasının usuli eksikliklerle dolu olduğunu belirterek iddianamenin iade edilmesi istikametinde görüş bildirmişti aslında. AYM ise bu saçmalıkları yalnızca biçimi istikametten kabul edilemez bulmadı birebir vakitte iddianamenin mesnetsiz, temelsiz ve bir hakikate dayanmadığını da ortaya koymuş oldu” dedi. Günay, kelamlarını şöyle sürdürdü:
TUTARSIZ, GERÇEK DIŞI METİN: Birazcık hukuk bilgisi olan ve vicdana sahip hiç kimse bu tutarsız, gerçek dışı metne karşı öbür türlü bir karar çıkmayacağını elbette biliyordu. Velhasıl, iddianamede başsavcının belirttiği eylem-durum ve tespitlerin ‘odağında’ partinin olduğu tezi şimdiden çürümüştür. İlerleyen günlerde temele ait gerçeklerin de dillendirileceğini umuyoruz. Bu kadar saçmalıklarla dolu, absürt, hezeyanlar barındıran bu metin hukuk bir metin olmadığını birinci günden beri söylüyoruz. AYM bu kararı ile başından beri lisana getirdiğimiz gerçekleri bir kere daha teyit etmiş oldu. Bırakın bu metninin bir hukuk metni olmasını, rastgele bir polis karakolunun hazırlayacağı bir tutanağın ciddiyetinden bile mahrumdur.
HDP’NİN MUHALİF DURUŞU HEDEFLENDİ: AYM bu kararıyla ‘mezardan insanları çıkarıp yargılayamazsınız’ demiştir. Hukuksal tabandan bu kadar mahrum bir iddianame şayet kabul edilseydi, halkın vicdanında derin yaralar açılırdı. Münasebetiyle AYM, bu kararı vererek en azından şimdilik demokratik siyasete ve kozmik hukuka karşıt olan bu oyunun bir modülü olmamıştır. Bu iddianame tüzel değil, politiktir. Partimizin temsil ettiği toplumsal kesitleri, yürüttüğü muhalif duruşu hedefleyen ve büsbütün siyasi intikam hedefli gündeme getirilmiş bir davadır.
EVVEL KAPATMA DAVASI, SONRA İSPAT: Tüm baskı ve zorbalıklara, tüm siyasi kırım operasyonlarına karşın HDP inandığı yoldan ayrılmadığı için, tüm özel savaş siyasetleri boşa çıktığı için; kısaca HDP ve onun uğraşına güçleri yetmediği için zulüm yolu ile kapatmaya gidiyorlar. Kanıtlar toplanmamış, adeta cürüm kanıtları oluşturmaya dönük büyük bir uğraş gösterilmiştir. Bu iddianameyi hazırlayanlar sağı sola, aşağıyı üste, eğriyi doğruya bağlayarak sonuç almaya çalışmışlar. ‘Önce kapatma davası açalım sonra gerekli delilleri oluştururuz’ demişler. Durum bundan ibarettir ve biz bunu anlatmaya devam edeceğiz.
TEMELDEN BİR KIYMETLENDİRME VE RET KARARIDIR: AYM verdiği kararda, ‘partinin yetkili organlarına atfedilen eylemlerle’, Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası’nda yer alan, ‘odak haline gelmesi’ kuralı ortasındaki ilişkilendirmelerin yapılmadığına işaret ediyor. Bu tespitin o denli sav edildiği üzere usulen bir red değil, bilakis asıldan bir tespit olduğunu görüyoruz. ‘Odak olma’ belgenin temel argümanıydı. Bu mevzuda AYM kanıtları yetersiz bulmuştur. Münasebetiyle bu temelden bir kıymetlendirme ve ret kararıdır. AYM kararından da anlaşılacağı üzere ortada tezler var, suçlamalar var, siyasi hezeyanlar var fakat iddianameyi hazırlayanlar bunu delillendirememişler. Zira hepsi doruktan tırnağa palavra.
BAHÇELİ’YE KARŞILIK: İktidarın onlarda yarattığı güç zehirlenmesine ve şimdiye kadar işlettikleri yargı siyasetlerine o kadar çok güveniyorlar ki işi kılıfına uydurmaya bile gerek duymuyorlar. Hangi metni mahkemelerin önüne koyarlarsa ve ne tarafta talimat verirlerse o istikamette karar çıkmasına alışmışlar. Tutsak binlerce yoldaşımıza karşı da şimdiye kadar bunu yaptılar ve bu rehine siyasetini hala de sürdürüyorlar. Üstelik bu sefer ‘HDP’nin kapatılması yetmez AYM’nin kapatılması da acildir’ diyerek kendisinin istediği tarafta karar vermeyen yargıyı tehdit etmeye başladı. Bu bir siyasi partinin lisanı değil, yargıyı maksat alan bir darbecinin lisanıdır. Bu ülkede daha evvel ‘anayasa kitapçığı’ fırlatıldığı gerekçesiyle yer yerinden oynadı ancak artık iktidar ve ortağı mütemadiyen anayasayı ihlal ediyor, AYM’nin kapısına da kilit vurmaktan bahsediyor lakin aşikâr çevreler bu durum olağanmış üzere yaklaşıyor.
ÇABA EDECEĞİZ: Bu artık kötülük ötesi bir durumdur ve biz bununla uğraş halindeyiz. Biz işleyen bu darbe mekaniğine karşıyız. Biz bu hınç ve kin hukuku ile gayret edeceğiz. Biz tek bir kişi de kalsak anayasal nizamı, demokratik kurumları ve adaleti ortadan kaldırmaya çalışan bu çeteci zihniyetle gayret etmeyi sürdüreceğiz. Altını çizerek belirtmek isteriz ki; burada tehdit yalnızca yargıya, Anayasa Mahkemesi’ne değil, birebir vakitte partimize yönelik kapatma davası evrakına koydukları tahlil sürecine ve tahlil sürecinin bütün aktörlerinedir.
TEHDİT TÜM PARTİLEREDİR: Anayasayı da kapatmaktan bahsedenler iktidara hükmettiklerini de açıkça ilan etmiş oluyorlar. Tıpkı formda tehdit tüm partileredir. Tüm muhalefetedir. HDP sonrası nasıl bir yol izleyeceklerini, her şeyi nasıl talan edeceklerini, içini boşaltacaklarını açıkça itiraf etmiş oluyorlar. Buradan sesleniyoruz: Ülke idaresini meskendeki musluk üzere gören, ülkedeki her kurum ve yapıya, metrekareye düşen her muhalife bir nefret beyanı bulunan; artık de AYM’yi kapatma daveti yaparak anayasal sistemi ortadan kaldırmakla tehdit eden Bahçeli’ye tavsiyemiz şudur; kurumlara kapatma daveti yapacağına kendi içine kapansın, kapansın ki içindeki faşist ruh ve faşizm ile yüzleşebilsin. Türkiye’nin faydasına olan budur!
HUSUS HDP OLMAKTAN ÇIKTI: Tüm Türkiye haklarına sesleniyoruz: Husus HDP olmaktan çoktan çıktı. Ülkenin en değerli kurumlarından olan Anayasa Mahkemesi’ne yapılan tehdit ortadadır. Bu herkesi ilgilendiren, ülkenin bahtını kökten değiştirecek bir tehdittir. Tüm siyasi partileri bu darbeci mantığa karşı ses olmaya, pak bir siyaset, demokratik bir ortam için seslerini yükseltmeye davet ediyoruz. Zira tüm toplum, bir bütünen demokrasi ve pahalar hedeftedir. Bu bâtın kapaklı değil, açıkça yapılmaktadır. Partimize karşı son 5 yıldır girişilen bütün hücumlar intikam ataklarıdır. İktidarı sürdürme ataklarıdır.
AYM KARARINI ÖNEMSİYORUZ: AYM’nin kararını önemsiyoruz. Lakin bilinmelidir ki sorun yalnızca evraktaki kanıtların yetersizliği yahut geçersiz kanıt uydurulması, yapılan adap yanlışlarının çok ötesinde bir ülkenin geleceği kelam hususudur. Bu ülke, geleceğini demokrasinin bir modülü olarak mı kuracak, yoksa diktatörlükler ve otoriter rejimlerin, faşist idarelerin, darbeci iktidarların ailesine mi katılacaktır. Mevcut iktidar 2023 gayesi diyerek yepisyeni bir rejim tahayyülü ile hareket etmektedir. Bu rejimde Kürtlere yer yok, bayan hak ve hukukuna yer yok, farklı kimliklere yer yok, personele, işçiye yer yoktur, gençliğe yer yok. Bu iktidar bloğu, halkların sırtında bir yüktür. Herkesi fakir kılarken lüksün içinde debelenen, emeğe ve ekmeğe konan bir hırsız bu iktidar.
ANAYASAL BİR KAOS YARATILMAK İSTENİYOR: Türkiye’deki artık anasayal sistem hedefleniyor. AYM, demokratik hukuk devletlerinde bir gereklilik bir zorunluluktur. Anayasal kontrol açısından bir zorunluluktur. Hasebiyle AYM’nin maksat alındığı bir ülkede anayasal bir kaos yaratılmak istenmektedir. Münasebetiyle anayasal sistem açısından daha önemli ve büyük tehlikeler bizleri beklemektedir. Bu tehditler, AYM’nin kapatılması kabul edilemez. Kuşkusuz AYM’nin kararlarına dönük tenkitlerimiz olabilir. Geçmişte bizim de tenkitlerimiz oldu. Fakat AYM’nin varlığı bir gereklilik ve mecburilik. (MA)
