CHP Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin Merkez İdare Şurası toplantısı sırasında konuştu. Öztrak toplantı devam ederken yaptığı basın açıklamasında CHP’nin “128 milyar dolar nerede?” afişlerinin toplatılmasına değinerek, “Savcı kayıp 128 milyar dolar ile Cumhurbaşkanına hakaret temasını nasıl kurmuş? Doğrusu biz de merak ediyoruz…” dedi.
Korona virüsü hadise sayılarındaki artışı ele alan Öztrak, “Durum böyleyken, Sıhhat Bakanı; ‘Vaka sayılarındaki önemli artışı, yalnızca mutasyonla açıklayamayız. Tedbirleri gevşettik maalesef’ diyor. Tedbirleri kim gevşetti Sayın Bakan? Bu acı tablonun sorumlusu kim? Siz bu sorulara karşılık veremezsiniz. Yanıtı biz verelim. Bu acı tablonun sorumlusu; siyasi iflasının üstünü örtmek için, lebalep parti kongreleri yapan Erdoğan’dır. Sorumlu; vaktinde ve tam almayan, Kendi koyduğu kurallara kendi uymayan Erdoğan’dır. Sorumlu; gencecik kızlara, maskeyi nizami takmadın diye ağır cezalar kesilirken, AK Partili gençlerin kongrelerinde, maskesiz deve güreşi yapmalarına ses etmeyen Erdoğan’dır. Sorumlu; Bilim Kurulu’nu kendi siyasi ihtiraslarına dekor yapan Erdoğan’dır. Sorumlu; aşıda tek kaynağa bağlı kalan ve tedarikinde geciken, Erdoğan’dır. Ve alışılmış ki onun şahsım hükümetidir. AK Parti’nin büyük kongresini yapmasının üzerinden, tam 18 gün geçti. Ve bu 18 günde aşısı, yani devası olan bir virüs yüzünden, 3 bin 477 yurttaşımızı kaybettik” dedi.
Öztrak’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
KONGRE YAPILAN VİLAYETLERDE OLAY SAYILARI PATLAMIŞ: Gittiğimiz yerlerde yurttaşlarımız anlattı. AK Parti kongresine otobüslerle gönderilen vatandaşlarımızın, ilçelerine geri dönmesiyle bir arada, olay sayıları patlamış. Biz de lebaleb dolu, kapalı salonlarda kurultay yapmayı bilirdik. Fakat biz milletimizin sıhhatini düşündük. Kurultayımızı seyircisiz ve açık alanda yaptık. Kimsenin sıhhatini riske atmadık. Fakat tıpkı ciddiyet ve sorumluluğu Erdoğan göstermedi. Siyasi kaygıları, milletin can güvenliğinin önüne geçti.
İZAHAT BEKLİYORUZ: Dün Çinli yetkililer, “Aşılarının aktifliğinin düşük olduğunu, Ve bunun bir sorun olduğunu” açıkladı. Çin aşılarını, biz dâhil 22 ülke kullanıyor. Bu aşılar için bugüne kadar, Brezilya yüzde 50,4, Endonezya yüzde 65,3, Türkiye ise yüzde 83,5 aktiflik oranı açıkladı. Aşı bu salgına karşı, hala elimizdeki en tesirli silah… Sayın Genel Liderimiz ve sırası gelen tüm arkadaşlarımız gittiler, Çin aşılarını yaptırdılar. Yurttaşlarımız da aşılarını kesinlikle yaptırmalı. Lakin Çinli yetkililerin açıklamalarıyla ilgili olarak, Sıhhat Bakanlığı, ve görüşlerini kamuoyuyla paylaşmayan Bilim Kurulu’ndan kesinlikle kapsamlı bir izahat bekliyoruz.
RAMAZANDA EK DAYANAK OLACAK MI?: Kapanma kararını, vatandaşın sıhhatini düşündüğü için değil, turizm dönemine, “Az olay, denetimli pandemi” reklamıyla girebilmek için alacak. Kapanma kararı alınırsa, “Milletimiz canı ile cüzdanı ortasına sıkışmasın”, “Ramazanda yüzü gülsün” diyerek, ek bir dayanak verecek mi? Yani kapanma kararı, tekrar doların yeşili için mi alınacak, yoksa millet için mi alınacak göreceğiz.
128 MİLYAR DOLARIN HESABINI SORMAK CUMHURBAŞKANINA HAKARET KABAHATİ OLUYOR: Erdoğan şahsım hükümeti’nin doların yeşilini çok sevdiğini biliyoruz. Lakin bu ülkede, milletin dolarlarının yeşilinin hesabını sormak, Merkez Bankası kasasından buharlaşan, 128 milyar doların akıbetini öğrenmeye çalışmak, “Cumhurbaşkanına hakaret suçu” oluyor.
Cumhuriyet Halk Partisi Örgütlerinin, Türkiye’nin dört bir tarafına astırdığı bu afişler, ‘Erdoğan şahsım hükümeti’nin savcıları ve valileri tarafından toplatılıyor. Münasebet: Cumhurbaşkanına hakaret. Savcı ve valiler leb demeden leblebiyi nasıl da anlamış. “Kayıp 128 milyar dolar” ile “Cumhurbaşkanına hakaret bağlantısını” nasıl kurmuş? Doğrusu biz de merak ediyoruz… Türk Lisan Kurumu’na nazaran “Hakaret” sözünün iki manası var; birincisi, “Onur kırma, onura dokunma”, ikincisi; “Küçültücü kelam yahut davranış…” Bu afişin neresinde, onur kıracak, onura dokunacak, küçültücü bir kelam yahut davranış var?
CHP olarak biz ve örgütlerimiz çok kolay bir soru soruyoruz. “128 Milyar dolar nerede?” Bu soruyu kime soruyoruz? Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan, şahsım hükümetinin başına soruyoruz. Neden soruyoruz? Zira mevcut sistemde hükümetin ve yürütmenin başı o. Tekrar hançeresini yırta yırta, “Türkiye iktisadının sorumlusu benim, ben!” diye bağıran da o. İktisadın sorumlusuna, millet ismine soru sormak, ne vakitten beri “Cumhurbaşkanına hakaret suçu” oldu?
Merkez Bankası kasasındaki döviz rezervleri, Erdoğan’ın şahsına ilişkin değil. O döviz rezervleri 83 milyona, Yani millete ilişkin. O rezervlerde tüyü bitmemiş yetimin hakkı var. Millete ilişkin bu döviz rezervlerinin akıbetini sorgulamak, ana muhalefet partisi olarak bizim vazifemizdir. Erdoğan bugün, savcıları ve valileri eliyle, ulusal iradenin bize verdiği, milletin hakkını arama misyonunu yerine getirmemizi engelliyor. Propaganda hakkımız elimizden alınmaya çalışılıyor. Damat kadar taş, demokrasimizin, hukuk devletinin başına düşüyor. Böylelikle Erdoğan şahsım hükümeti; Yalnızca Merkez Bankası kasasına darbe yapmakla kalmıyor, Hukuka ve demokrasimize de darbe yapıyor. 12 Eylül’ün darbeci generallerini bile solluyor.
128 MİLYAR DOLAR KİME SATILMIŞ DİYE ÖĞRENMEYE ÇALIŞANIN BAŞI KAYGIYA GİRİYOR: Ekşi yemeyenin, karnı ağrımaz. Merkez Bankası daha evvel de döviz sattı. Ne kadar sattığını, nasıl sattığını, 20 Temmuz sivil darbesine kadar tek tek açıkladı. Sonra durdu. Bu ülkede Merkez Bankası, 128 milyar dolar döviz satmış, bu 128 milyar dolar hangi sistemle satılmış, kaçtan satılmış, kimlere satılmış… Bilmiyoruz. Bunu öğrenmeye çalışanın başı şahsım hükümetiyle kaygıya giriyor. Merkez Bankası Lideri’ni bile vazifeden alıyorlar. Merkez Bankası’nda mıntıka paklığı yapıyorlar. 1923’ten 2003’e kadar 80 yılda yapılan, Rafinerileri, Demir Çelik Fabrikalarını, Şeker Fabrikalarını, limanları ve öbür tüm işletmeleri 19 yılda, 62 milyar dolara sattılar. Atadan deden kalan 80 yıllık birikimi, 19 yılda yediler. Yetmedi ülkenin dış borcunu, 19 yılda, 320 milyar dolar artırdılar. 130 milyar dolardan 450 milyar dolara çıkardılar. Bu da yetmedi, milletin 128 milyar dolarını da 20 ayda buharlaştırdılar. Allah aşkına, 128 milyar dolar az para mıdır? Bugünden başlayarak, “Merkez Bankası’nın kasasında, her ay 100 milyon dolar biriktireceğim” deseniz, 128 milyar doları yerine koymak, bin 280 ayı bulur. Yani yıla vurursanız 107 yılda Bu parayı yerine koyamazsınız.
PARASIZ PATATES VE SOĞANA MUHTAÇ ETMİŞLER: Çiftçimiz tarlasını satmasına karşın, borçlarını ödeyememiş ve girdiği buhran nedeniyle hayatına son vermiş. Tüm dünya yurttaşlarını paraya boğdu. Bu hükümet ise milleti borçla boğdu. Sarayın kibirlisi dün yeniden ekranlarda şişinerek, çiftçinin elinde kalan patates ve soğan için talimat verdiğini ve bunun muhtaç ailelere dağıtılacağını söylüyor. Her şeyden evvel demek ki bu ülkede ücretsiz patates ve soğana muhtaç etmişler.
İki yıl evvel, soğan olmadığı için soğan depolarını basıp, soğan üreticisine, depo sahibine terörist muamelesi yapıyorlardı. İki yıl geçmedi, artık de her yerde soğan bolluğu var. Neden zira tarımda üretim planlaması yok. Bir planlama teşkilatı yok. Zira olan teşkilatı siz kapattınız.
Bu ortada Sayın Erdoğan’a; “Akşam yemeğinden sonra günaydın” diyoruz, Madem bu işler bir talimatla oluyordu, keşke o talimatı vermek için, bizim belediyelerimizi beklemeseydi. Bizim belediyelerimiz, üreticilerin elinde kalan patates ve soğanları kaç aydır alıp, muhtaçlık sahiplerine dağıtıyor. Haftalardır söylüyoruz. Bu salgında güzel ki Cumhuriyet Halk Partili Belediyeler var. Ve bu ülkede güzel ki Cumhuriyet Halk Partisi var. İktidara gelmeden iktidara istikamet verebilen, rota çizebilen dünyada kaç parti var? “Emekliye dini bayramlarda ikramiye vereceğiz” dedik. Bizi taklit ettiler. Emeklilere biner lira ikramiye bağladılar.
TÜİK GERÇEK İŞSİZLERE ‘İŞSİZ’ DİYEMİYOR: Bugün şubat ayı işgücü ve istihdam bilgileri açıklandı. Yeni datalarla işgücü piyasasına ait, kimi bilgilere ulaşmak güçleşti. Lakin gerçek işsizliğin, söylediğinden çok daha fazla olduğunu da, kabullenmek zorunda kaldı. TÜİK, hakikaten işsiz olanlara “işsiz” diyememiş, onun yerine “atıl işgücü” demiş.
Haftada 40 saatten az çalışan, lakin bir işi var görünenleri, çalışmaya hazır olduğu halde iş aramayanları da içeren, gerçek işsiz sayımız, son bir yılda 2 milyon 918 bin kişi artarak, 10 milyon 219 bine çıktı. TÜİK bu sayıları nedense kendisi açıklamıyor. Verdiği oranlardan, bunları biz hesaplamak zorunda kalıyoruz. Sayılara bu kadar takla attırmaya, gerçekleri karartmaya gerek yok. Bir oran verdiyseniz, o oranların ima ettiği sayıları gizlemeyin. Tekrar karartılan bilgilerden, sahiden çalışan sayısını, yani haftada 40 saatten fazla çalışanların sayısını hesapladığımızda, felaket bir durumla karşı karşıyayız.
Hakikaten işi olanların sayısı, son bir yılda 1 milyon 254 bin kişi azalarak, 25 milyon 86 bine inmiş. Genç işsizliği ise ülkemizin kanayan yarası… Her 100 gencimizden 27’si işsiz. Bu tüm şubat ayları itibariyle, en yüksek genç işsizlik oranı. Türkiye’de işsizlerimiz iş bulamıyor. İş bulan da düşük fiyatla sınanıyor. Saray sosyetesi bürokratlarına, üç başka yerden 85 bin lira aylık maaş verilirken, bugün 10 milyon yurttaşımız, taban fiyat civarında bir fiyata, yani 2 bin 825 liraya talim ediyor.
Milletin çocuğu çalışacak tek bir iş bulamazken, Saray beslemelerine, Tam 41 idare konseyi üyeliği veriliyor. Bebek mamalarına alarm takılan, gramla peynir alınan, taneyle domates satılan ülkemde, ÖTV’siz 5 milyon liralık Mercedes’ler, Saray’a birer birer de değil, çifter çifter alınıyor. Ne demiş cetlerimiz? “Aç doyar, Açgözlü doymaz.” (HABER MERKEZİ)
