ZAMANI ANLAMAK
Serginin çıkış noktasını küratör Nilay Yerebasmaz’a sorduğumuzda, “Mitch Albom’un ‘Zamanı Anlamak’ isimli kitabının bu standın benim için çıkış noktası olduğunu söyleyebilirim. Vakti öncelikle sayılara bölmüşüz, hareketten yola çıkmışız. Lakin bir noktada vaktin ne olduğunu tam olarak anladığımızı söyleyebilir miyiz? Albom’un kitabında da vakti ölçmeye kalkan ve İlah tarafından cezalandırılan bir kahraman var. Bu öte yandan bir iktidar savaşını da gösteriyor. Bunlar beni etkiledi.” diyor.
Farklı disiplinlerden 11 sanatkarın işlerinin olduğu stant iki salona yayılmış durumda. Nilay Yerebasmaz, “Mekânın giriş katındaki salonu daha çok ‘iktidar ve göç döngüsü’ teması bağlamında oluşturduk. Salona girildiğinde sanatseverler, Emin Mete Erdoğan’ın mermer tozu ve polyester üzeri akrilik Babil Kulesi çalışmasını görecekler. Rivayetten bu yana çok uzun vakit geçti, 21. yüzyılda yaşıyoruz; iktidarların baskısı sonucu beşerler son derece ayrışmış vaziyetteler. Kulenin her bir katı da bunu temsil ediyor. Buradaki bir öbür dikkate bedel kısım ise kimi katlarda hayvanların da oluşu. Bu da tekrar bir iktidar hırsı olarak insanların hayvanlara yaptığı baskının temsili” diye ekliyor.
Ramazan Can, yersiz yurtsuzluğu, Berlin’e göçen bir sanatçı olan Ekin Su Koç kolajlarıyla göçmenliği, neon çalışması “Anemoia” ile Hayri İncedoğan hiç yaşanmamış bir vakte olan hasreti lisana getiriyor; Cem Sonel ise bilgisayar kodları ve ledlerle oluşturduğu bir tıp “çağdaş muska” ile inançsal döngüye ironik bir yaklaşım sergiliyor.
Anna Laudel İstanbul, yaz dönemini karşıladığı “Zamanın Döngüsel Doğası” başlıklı karma stantla iktidar, göç, mevt ve ömür üzere kavramları sorguluyor.
YAŞAM VE MEVT DÖNGÜSÜ
Galerinin başka salonu ömrü ve mevti döngüsel çalışmalarla anlamlandırma arayışı içindeki işlerden oluşuyor. Burada izleyiciyi karşılayan yapıtlarsa Fırat Neziroğlu’nun dokuma işleri oluyor. Yerebasmaz, “Fırat Neziroğlu bir vakit evvel kanseri yeniyor. Muayene olurken hastalığı tabibinden öğrendiği o andaki hissi yansıtan dokumalar yerde çok çarpıcı tesire sahip” kelamlarıyla anlatıyor.
KÂĞITTAN SERİLER
Halil Vurucuoğlu ise sanat dünyamızda kâğıdı materyal olarak kullanan çok başarılı bir isim. Onun “Yol” serisi, ömrümüzün bir seyahat olduğunu ve sona ermesiyle yeniden bir döngünün başlayacağını anlatıyor. “Patlama” serisi ise omurdaki kaos, birikmişlik/sıkışmışlık ve bundan dolayı ortaya çıkan patlamayla döngünün devam ettiği iletisini veriyor. Serinin materyali olan kâğıtların tek tek ve titiz bir halde kesilmesi ve uygun kompozisyonda bir ortaya getirilişi Vurucuoğlu’nun ne ölçüde emek ve sabır gösterdiğinin delili demek yanlış olmaz.
Öte yandan; Tuğçe Canlı, Hayal İncedoğan, Bilal Hakan Karakaya, Hanefi Kâfi ve Serpil Kâfi de yapıtları yerde sergilenen öbür sanatkarlar. İnsanın dünyaya verdiği ziyanı da gözler önüne seren yapıtlar, iklim krizine de dikkat çekiyor.
Zamanın Döngüsel Tabiatı, tuvalden dokumaya, görüntüden heykele geniş bir skalada üretilen işlerle ziyaretçilerini ömrün manasını aramaya ve kendi içsel döngülerinde seyahate davet ediyor. Stant 25 Ağustos 2022’ye kadar Anna Laudel İstanbul’da ziyaret edilebilir.