Esra Özarfat
BURSA – Türkiye otomotiv tedarik endüstrinin çatı kuruluşu Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD), elektrifikasyon alanındaki dönüşümün tesirlerinin paylaşılması hedefiyle gerçekleştirdiği “TAYSAD Elektrikli Araçlar Günü” aktifliğinin dördüncüsünü Bursa’da Nilüfer OSB’de düzenledi. Aktiflik öncesi açıklama yapan TAYSAD Lideri Albert Saydam, elektrikli araçlara geçiş sürecinde yaşanacak kırılganlıklara karşı tedarik endüstrinin kendini hazırlaması gerektiğini anlattı. Saydam, tedarik endüstrinin yerelden çıkarak global düşünmesi gerektiğinin altını çizerek, “Küresel düşünmek Türkiye’den 180 ülkeye ihracat yapmak değildir. Pandemiyle gördük ki globalleşme yanlıştı ve en kısa vakitte da gündemden düşecektir. Türkiye konvansiyonel pazarlarında ihracatta bu noktaya gelmiştir. Kuzey Afrika, Orta doğu, Avrupa ve Rusya üzere uçakla 3 saatte gidebileceğiniz yerlere ihracat açısından neredeyse doygunluk noktasına ulaştı. Bizim bunu büsbütün değiştirmemiz, yeni pazarlara gitmemiz lazım. Bunun yolu da ihracat değil. Oraya yatırım yapmamız, ihracatın tanımını de değiştirmemiz lazım. İhracat yalnızca dış satım değildir. Bence fikri mülkiyet hakkı Türkiye’de tutulmak kaydı ile yurt dışında üretilen eserler de ihracattır. Örneğin Togg Amerika’da da bir üretim tesisi yaptığında ben memnunluktan ağlarım” dedi.
“Kimse dönüşüme hazır değil”
Konvansiyonel araçlardan elektrikliye dönüşün ne kadar kırıcı olacağını kimsenin bilmediğini ve yalnızca varsayım yürütüldüğünü vurgulayan Saydam, “Herkes dönüşüm diyor lakin kimse dönüşümün ne olacağını bilmiyor. O yüzden hiç kimse hazır değil. Dünya hazır değil. Biz 100 yıllık bir endüstrinin efradıyız. Tüm bu birikim bir kenara atılıyor. Onun için dönüşümü görebilsek de nereye dönüşeceğini göremiyoruz. Hazır olmamızı beklemek de yanlış. Dönüşümün neler olabileceğini tahayyül etmek yeni kuşağın hüneri olacak. Bu nedenle şirketlerde daha fazla genç jenerasyona sorumluluk verilmesi gerekiyor” değerlendirmesini yaptı. Elektrikli araçların 2035 yılına kadar karbon salınımına olumlu tesir edeceğine fakat 2050 sonrası için yeni bir tahlilin bulunması gerektiğine dikkat çeken Albert Saydam, “Elektrikleşmenin önünde kimse duramaz lakin elektrikleşme geçiş olmalıydı. Şu anda ise tek gündem unsuru. Hidrojenin geleceğin teknolojisi olduğu konusunda herkes hem fikir” diye konuştu. Saydam, Türkiye’deki elektrikleşme sürecinin 3 yıl öncesine kadar çok daha süratli bir seyir izlediğini belirterek, Türkiye’de olmayan teknolojide her biri 2 milyar liralık teşvikle iki büyük yatırımın anons edilmiş olmasının sevindirici olduğunu kaydetti.
“Alışılmışı yıkmaya hazır olunmalı”
Türk tedarik endüstrinin bir aracın yüzde 80’ini ürettiğini lakin elektrikli araçta batarya, araç elektroniği, yazılım ve elektrik motoru üzere yeni teknolojilerin aracın yüzde 60’ını oluşturduğunu lisana getiren Albert Saydam, tedarik endüstrinin konvansiyonel araçtaki yüzde 80’lik hissesinin yüzde 30’a düşme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu vurguladı. Saydam, “Batarya yatırımı yapılması bizim şu anda yüzde 50’lere yaklaşmamızı sağlıyor. Bunu yüzde 80’lere çekmek için farkındalık yaratmanın ötesinde bir şeyler yapmamız lazım” diye konuştu. Saydam, bu noktada tedarik sanayicilerinin her türlü alışılmışı yıkmaya ve sorgulamaya hazır olması gerektiğini söyledi.
Bu hedefle başlattıkları Elektrikli Araçlar Günü ile ilgili bilgi veren Saydam, şöyle konuştu: “Herkes elektrikli aracı konuşuyor ancak kimse kullanmamış. Biz binek, ticari, yabancı, yerli ayrımı yapmadan çeşitli markaların temsilcileriyle üyelerimizi bir ortaya getiriyoruz ve bilgi paylaşımı sağlıyoruz. Şu anda yollardaki elektrikli araçların yüzde 90’ı temelinde içten yanmalı motorlu araçların elektrikleştirilmiş hali. Bir Togg değil. Konvansiyonel araçların elektrikliye dönüşümünde de fırsatlar var. Her şey tekrar tanım edilecek. Bunu da fakat görerek, dokunarak yapabiliriz. Bu nedenle bu aktifliği önemsiyoruz.” Albert Saydam, bugüne kadar yapılan etkinliklerle 500’e yakın TAYSAD üyesinin 400’e yakınına ulaştıklarını söyledi.