Seyahat Parkı Davası’nda iş insanı Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet mahpus, başka sanıkların da 18’er yıl mahpus cezasına çarptırılmasına karşı TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi önünde başlatılan ‘Adalet Nöbeti’, 23. gününde de devam etti.
Bugünkü nöbete dernek, sendika, oda temsilcileri ile HDP Van Milletvekili Sezai Temelli ve İstanbul Barosu Lideri Mehmet Durakoğlu katıldı. Durakoğlu, “Şayet bu ülkede bu kararlar vesilesiyle birileri bu toplumun sinmesini, susmasını istiyorsa sinmeyeceğiz, susmayacağız; hiçbir vakit da buna istek göstermeyeceğiz” dedi.
Durakoğlu, Adalet Nöbeti’nde yaptığı konuşmada, hukuk açısından asla kabul edilemeyecek bir devirden geçildiğini belirterek şunları söyledi:
“HADİ VERDİNİZ MAHKÛMİYET KARARINI, TUTUKLAMA NEYİN NESİ”
- Ben, bu davaların, duruşmaların tümünde bulunmuş bir insan olarak söylüyorum. Bu sene 40’ıncı hukuk yılı içinde olan bir hukukçu olarak söylüyorum. Darbe periyotlarına şahit olmuş bir hukukçu olarak söylüyorum. 40 yıldır ben, bu türlü bir karar, bu kadar tutarsız bir karar, bu kadar hukuk dışı bir karar görmedim. İler fiyat hiçbir yanı yok. Hakikaten esasen duruşmalar başladıktan kısa bir müddet sonra büyük ihtimalle mahkûmiyet kararı vereceğini umduğumuz yargıcın vicdanı bile el vermedi, ona da beraat kararı verdi. Bütün sanıkların hepsinin beraatına karar verdi, ancak ondan sonra bir süreç başladı. İstinaf, ‘Olmaz bu türlü. Çarşı davasıyla bunu birleştireceksin’ dedi. Çarşı davası Yargıtay’daydı. ‘Bunu Seyahat Davası’yla birleştir’ dedi.
- Osman Kavala için, onun bir de casusluğu var, daha önce açılmış bir soruşturma, Onunla da bunu birleştir’ dedi. İki yıl yargılama yapıldı. İkinci yılın sonunda casusluktan beraat, Seyahat Davası’nın Çarşı Davası’yla birleştirmesi de ayrılmayla sonuçlandı. Pekala ne oldu artık? Yani bir mühlet önce verilmiş beraat kararının bozulmasına neden olan bütün ögeleri ortadan kaldırıldıktan sonra artık neden ve nasıl mahkûmiyet kararı verilebiliyor? Haydi verdiniz mahkûmiyet kararını, bu tutuklama neyin nesi? Bunu nasıl anlatabilirsiniz?
“BİZE VERİLMİŞ BİR GÖZDAĞIDIR”
- Ben, bir hukukçu olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararların kimilerinden sahiden utanç duyuyorum. Hak ihlalleri dünyadaki bütün ülkeler için vakit zaman verilebiliyor lakin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, çok az olarak ve bunların birçoklarını da Türkiye için ‘Siz bu sanığı tüzel nedenlerle değil, siyasal nedenlerle içeride tutuyorsunuz’ diyor. Bunu Türkiye’de iki defa söyledi. Ben, utanç duyuyorum bundan. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu davayla ilgili olarak ne düşündüğünü açık açık ortaya koydu. Siz artık kararı verdiniz, bu karar istinafa gidecek, temyize gidecek. Onlar ne derse desinler, isterse motamot onaylasınlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden dönecek. Dönecek, döneceğini söyledi. Buna karşın tutuklama kararı veriliyor. Bu tutuklama kararı, o nedenle 8 arkadaşımız için verilmiş bir tutuklama kararı değildir aslında. Bize verilmiş bir gözdağıdır. Susalım diye, konuşmayalım diye, sinelim diye verilmiş bir karardır bu aslında. Bunu asla kabul etmeyeceğiz. Buna istek göstermeyeceğiz, buna boyun eğmeyeceğiz asla. Gayret için buradayız ve bunu yapmaya devam edeceğiz. Zira o arkadaşlarımız, o gayret nedeniyle içeridedir.
“SİNMEYECEĞİZ, SUSMAYACAĞIZ”
- Sevgili Can Atalay, Mimarlar Odası ile birlikte onun avukatlığını yaptığı için, oranın bir AVM olmaması için açtığı davalar nedeniyle içeride bugün. ‘Bana ne’ deseydi, sussaydı, sinseydi, olmayacaktı bu türlü. İşte o uğraş anlayışının kendisini getirdiği yer, artık onun için verilmiş bir ceza ise buna bizim istek göstermememiz gerekiyor. Buna bizim itiraz etmemiz, bizim şikâyet etmemiz gerekiyor. Biz, pahalı arkadaşımızın, avukat arkadaşımızın yalnızca avukatlık yaptığı için içeride olmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Asla istek göstermeyeceğiz ve itirazımızı sonuna kadar da sürdürmeye devam edeceğiz. Buna istek gösteremeyiz. Şayet bu ülkede bu kararlar vesilesiyle, bu ve gibisi kararlar vesilesiyle birileri bu toplumun sinmesini, susmasını istiyorsa sinmeyeceğiz, susmayacağız; hiçbir vakit da buna istek göstermeyeceğiz. Uğraşımızı sonuna kadar devam ettireceğiz.
- Bu, bizim için bir vazifedir, bir hassaslık falan değil. Onun ötesinde anlaşılması gereken bir misyondur diye düşünüyorum. Onun için bu nöbetler çok kıymetli. Biz de yıllardır adalet nöbetlerinde buluşuyoruz, adliyelerin önünde ve orada daima birebir şeyi söylüyoruz. Bu ülkenin demokrasisi için, hukuku için oradayız. Onun için adalet nöbetlerinin parolası demokrasi, işareti de hukuktur. Bunu değiştirmemiz gerekiyor. Bu ülkeyi yine hukuk devleti yapmamız, tekrar yargı bağımsızlığını sağlayabilmemiz gerekiyor. Ona emek verdiğiniz için, onun direnişini gösterdiğiniz için, onun çabasını yaptığınız için hepinize çok teşekkür ediyorum.”