Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan kabine toplantısı sona erdi. Erdoğan, yaklaşık 3 saat süren toplantının akabinde açıklamalarda bulundu.
Erdoğan sıhhat hizmetleri konusunda rastgele bir ıstırap yaşamadıklarını savundu. Cumhurbaşkanı “Bugün kabine toplantımızın salgınla ilgili gelişmelerin enine uzunluğuna görüşmesini yaptık. Ramazan bayramının akabinde rahat edilmesi için sayıların bugünün çok daha altına düşmesi kuraldır. Önümüzdeki günlerde biraz daha fedakarlık yapmamız değer arz ediyor. Özel hastanelerde fiyat talep edildiğine dair şikayetler alıyoruz. Bu hizmetler için vatandaşlarımızdan hiç bir fiyat talep edilemez. Bunların yaptırımı vardır” dedi.
Erdoğan, toplantıda Covid-19 salgına ait yeni tedbirler aldıklarını duyurdu.
ERDOĞAN’IN AÇIKLADIĞI YENİ TEDBİRLER ŞÖYLE:
– 29 Nisan 2021 Perşembe akşamı saat 19.00’dan başlayıp, 17 Mayıs 2021 Pazartesi sabah 05.00’e kadar sürecek halde tam kapanmaya geçiyoruz.
– İçişleri Bakanlığı genelgesinde belirtilen istisna tutulan kuruluşlar hariç, tüm iş yerleri faaliyetlerine orta verecektir.
– Kentler ortası seyahatlerin tamamı müsaadeye tabi olacak ve kentler ortası toplu taşıma araçları yüzde 50 kapasiteyle çalışabilecek.
– Konaklama tesislerindeki rezervasyonlar, sokağa çıkma ve şehirlerarası seyahat kısıtlamaları için istisna teşkil etmeyecektir.
– Anaokulu, kreş, 8’inci ve 12’nci sınıflar dahil, tüm kurumlarda yüz yüze eğitime orta verilecek, tüm imtihanlar ertelenecektir.
– Zincir marketler pazar günleri kapalı olacak, öbür günlerde belirlenen saatlerde hizmet vermeyi sürdürecektir.
BIDEN’IN ‘ERMENİ SOYKIRIMI’ AÇIKLAMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Joe Biden’ın ‘Ermeni Soykırımı’ kararına ait birinci kere açıklamalarda bulundu.
Erdoğan şunları söyledi: “ABD Lideri Biden, bir asırdan daha uzun mühlet evvel yaşanmış acı olaylarla ilgili mesnetsiz, haksız, hakikatlere muhalif sözler kullanmıştır. Türkiye olarak tarihte yaşanılan acıların yarıştırılmasını insani bulmuyoruz. Bu tabirler milletimizin her ferdi olduğu üzere bizi de üzmüştür. Türkiye olarak tarihte yaşanan acıların yarıştırılması üzere bir anlayışı mutlaka insani bulmuyoruz. Ancak şayet bu türlü bir yola girilecekse bu yarıştan alnı ak, vicdanı müsterih, kalbi mutmain çıkacak tek millet ve devletin biz olduğunu da hatırlatmak isteriz. Tarihteki olayların araştırılması ve hakikatlerin ortaya çıkartılması, bu işin erbabına, tarihçilere bırakılmalıdır, siyasetçilere değil..”
Erdoğan, ‘yıllardır lisana getirdikleri Ermeni tezleri konusunda ortak bir tarih kurulu kurulması tekliflerine’ hâlâ bir karşılık alamadıklarını da söyledi. Cumhurbaşkanı şöyle devam etti: “Biden’ın radikal Ermeni çevrelerin ve Türkiye aksisi kümelerin baskısıyla yer verildiğini düşünüyoruz. Biz kendimize bu kadar güvenirken karşı tarafın tez sahibi olarak gerçeklerin peşinde koşmak yerine sıkıntıyı ısrarla siyasi tabana taşıması, işin aslını göstermeye zati tek başına kafidir.
Şu anda ben dokümanla konuşuyorum, sayın Biden üzere konuşmuyorum. 1 milyonun üzerinde şu an arşivlerimizde evrak var. Sanki Amerika’nın arşivlerinde sanki ne kadar mevzu da doküman var. Biz hodri meydan diyoruz. Ancak bugüne kadar bizim bu davetlerimize yanıt veremediler. Şayet soykırım diyorsanız şöyle kendinizi aynaya bakıp bir değerlendirmeniz lazım.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan kelamlarını şöyle sürdürdü: Osmanlı Devleti’nin 24 Nisan’da yaptığı tutuklamaların akabinde 27 Mayıs’ta ‘Sevk ve İskan Kanunu’ çıkartılmış, 1 Haziran’da da uygulamasına geçilmiştir. Yapılan süreç, olası bir tehdide yahut tehlikeye değil, bilfiil yürüyen isyana ve artarak süren katliamlara karşı alınmış bir önlemdir.
Aslında 24 Nisan’da insani trajedi manasında hiçbir şey olmamıştır. 24 Nisan 1915 yalnızca Osmanlı’nın savaş halinde bulunduğu ülkelerle bir olup aleyhine faaliyet yürüten örgütleri kapatıp, 235 yöneticisini tutukladığı gündür.
Osmanlı Devleti, Sevk ve İskan Kanunu’yla, bu katliamları gerçekleştiren çetelerin dayandığı Ermeni nüfusu süreksiz olarak diğer bölgelere gönderme kararı almıştır. Üstelik bu karar, ülkedeki tüm Ermenileri değil yalnızca çete hücumlarının ağır olduğu yerlerdeki Ermeni nüfusu kapsamaktadır.
Sevk ve iskana tabi tutulanların sayısı ABD’nin raporlarında bile en fazla 600 bin olarak belirtilmektedir ki gerçek sayı daha da azdır.
Sanki Amerika’nın arşivlerinde ne kadar doküman var, varsa açabiliyor mu? Avrupa’da var mı, açabiliyor mu? Hodri meydan diyoruz.
Ülkemizde pek çok yerde Ermenilerin katlettiği Türklere ilişkin toplu mezarlar vardır ancak hiçbir yerde Ermenilere ilişkin toplu mezara rastlayamazsınız.
Osmanlı’nın Ermeni nüfusu, yer değiştirme süreci sırasında salgın hastalıktan, asayiş meselelerinden yahut güvenlik güçleriyle çatışırken hayatını kaybedenlerin sayısı 150 bini lakin bulmaktadır. Elbette bu 150 bin kişinin her biri bir candır ve değerli bir sayıdır. Gerçek sayıların 1 sıfır ek ile abartıldığını şahsen Ermeni tarihçilerin ve siyasetçilerin kendileri de itiraf ediyor.
Osmanlı cephede düşmanda değil sonları içindeki çetecilerle uğraş ederken savaşı kaybetmiş olacaktı. Allah göstermesin İstiklal Harbimizi bile tehlikeye atacak boyutlara bırakabilirdi. Ermenileri bu sinsi senaryoda zalimce kullanmışlar, gayelerine ulaşamayınca ölülerini dahi istismar etmekten çekinmemişlerdir. Bir asır evvel bugünkü Ermenistan’ın bulunduğu coğrafyadaki nüfusun yüzde 80’inden fazlası Müslümanlardan oluşuyordu. Halbuki bugün tıpkı coğrafyada Türk ve Çerkez nüfustan oluşan Müslümanlardan neredeyse kimse kalmamıştır.
İstanbul’daki Ermeni nüfusu Bir orta 650 bine yaklaşmıştır. Herhalde beşerler soykırıma uğratıldıkları yere istekli olarak geri dönmezler.
Ermeni argümanlarıyla ilgili ortada rastgele bir somut kanıt olmadığı üzere milletlerarası mahkeme kararı da mevcut değildir.
Amerika ve Avrupa ülkeleri, tarihi arşiv dokümanlarıyla konuşmaktan kaçanların safsatalarının, iftiralarının, palavralarının yanında yer alarak yalnızca bize hasımlık göstermekle kalmıyor, bilime de ihanet ediyorlar.
Bir asır evvelki hayallerin bir benzerinin, Ermeni örgütlerinin bıraktığı yerden son 40 yıldır PKK terör örgütü vasıtasıyla hayata geçirilmeye çalışıldığının da elbette farkındayız.
Ermeni çevrelerin soykırım palavrasının üzerine bu derece abanmalarının sebeplerinden biri de yaklaşık 1,5 asırdır yaptıkları kıyımlardan ve ihlallerden sorumlu tutulma endişeleridir. ASALA terör örgütünün bilhassa 1970’li yıllarda diplomatlarımıza, yani elinde silah olmayan sivil kamu görevlilerine karşı gerçekleştirdiği hücumları unutmadık, unutmayacağız. Bu alçak hareketlerde hayatlarını kaybeden diplomatlarımızın katillerinin nasıl korunduğunu, cezaevlerinden nasıl salıverildiğini çok düzgün biliyoruz.” (HABER MERKEZİ)
Her ne halde kurulmuş olursa olsun Ermenistan devletiyle de güzel komşuluk temeline dayalı bir ilgi tesis etmek istiyoruz. Bunun için son 16 yıldır fedakarlığı daima bizim yaptığımız adımlar attık, maalesef bu adımlarımıza samimi bir karşılık bulamadık.”
