Toplumsal ve siyasal hayatımızı kasıp kavuran yakıcı kuraklığa ve giderek derinleşen çürümüşlüğün içerdiği tehlikelere göndermede bulunuyor. Yozlaşan bağların, yolsuzlukların, yeni biçimlere bürünen mahalle baskısının, her cins şantajın, kurnazlıkların, dalaverelerin, kökten kuruttuğu zavallı demokrasimize ağıt yakıyor güya…
Adaletin, özgürlüğün, insanca ömrün, velhasıl toplumsal barışı sağlayacak demokratik sistemin önündeki tehlikelerin altını tek tek çiziyor. Bundan bu türlü, bizi bu bataklıktan lakin bir mucize kurtarabilir; “Dikkat, son kademeye geldik!” alarmını veriyor… Bu durumda, şenlikteki Türkiye standının, Emin Alper’in sinemasıyla pek ilgilenmemesini yadırgamamak gerekir. Son yıllarda, devlet siyasetinin rayları dışına çıkamayacak bir yapıya kavuşturulan (!) stant, “Kurak Günler”in gösterimine yer arayanlara neden yardımcı olsun ki? Sinemanın dün yapılan birinci sunumuna resmi bir Türk yetkili falan da katılmıyor natürel…
Bu defa, metaforik göndermelere alışageldiğimizden daha az yer veren Emin Alper’in, sinemadan evvel sahnede yaptığı kısa konuşmada, ortak üretimcisinin gülünç bir yargılama süreci sonunda mahpusa mahkûm edilmesini kınadığını duymaktan da kurtulmuş oluyorlar böylece!…